Cüneyt Özdemir:”Gazetecilik Tarafsızlık, Gazeteciler Tarafsız Değildir”

Eskiden medya iş adamlarının, siyasetçilere ve bürokratlara kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları bir araçtı. Artık iş adamları için böyle bir ihtiyaç ortadan kalktı. Gazeteciler işlevsizleşti. Güç simsarlığı rafa kaldırılınca medya patronları ile beraber anlı şanlı gazeteciler de işlevsiz hâle geldi.

SÖYLEŞİ: ADEM METAN

GİRİŞ: Konvansiyonel ve yenilikçi anlamda Türk gazeteciliğinde yaptığı çalışmalarıyla bilinen Cüneyt Özdemir ile Türk gazeteciliğini, şu anki durumunu, teknoloji çağında durduğu yeri Cins için konuştuk.

Tersinden gidelim diyoruz. İlk sorumuz şu olsun: Gazetecilik ne değildir?

Kim öttürürse öttürsün önemli değil, gazetecilik birilerinin borazanı olmamaktır. Şu aralar Türkiye’de pek çok gazetecinin borazan, zurna veya başkalarının çaldığı darbukaya döndüğünü görünce gazetecilik bu olmamalı diyorum. Küçük çıkarlara mahkûm edilmeyen bir meslek dalı, bir kamu hizmeti olduğu için en başta bunu önemsiyorum…

Türkiye’de gazeteci olmakla dünyanın herhangi bir yerinde gazeteci olmayı kıyaslamanızı istesek? Hangi farklardan bahsedebiliriz?

Norveç’te nasıl yapılıyor bilmiyorum ama İngiltere ve ABD’de yaşamış bir insan olarak, orada ödül almanızı sağlayan gazetecilik faaliyetleri, Türkiye’de ceza almanıza sebep oluyor. Aynı haber bir başka ülkede bir gazeteciyi heyecanlandırıp değerli kılarken Türkiye’de sosyal medya lincinden başlayıp mahkemede bitecek bir sürece evrilebiliyor. Gazetecilerin genelde “haberi nasıl yapacağız” diye çabaladığı ülkelerle kıyasladığımızda özellikle bazı basın organlarında bu haberi nasıl yapmamalıyız üzerine kafa yorulan bir mesleğe dönüştü, gazetecilik. Biliyorum söyleyince tuhaf geliyor ama ne yazık ki böyle… Başka ülkelerdeki gazeteciler akşam yatarken giydikleri kıyafetlere dikkat ediyorlar mı bilmiyorum. Sabah sütçünün kapıyı çalacağı saatte polis kapıyı çalıp gözaltına almaya gelirse üzerimdeki tshirt ile kameralara çıkma ihtimalini düşünüp tshirt seçtikleri bir meslek. Biraz ağır olacak ama çalınmış bir meslek dalı bizimkisi…

Gazetenin misyonunu bugünkü hâliyle ne olarak tanımlayabilirsiniz? Bu tanım geçmişten günümüze değişti mi?

Kesekağıdı, külah yapma ve cam silmede çok iyi işe yaradığını söyleyebilirim. Eskiden de böyleydi aslında o yüzden çok bir şey değişmedi. Eskiden gazeteler çok bağımsızdı da son zamanlarda değişti demek de eskinin kurt kapanı medya patronlarına fazla kıyak geçmek olabilir. Gazetecilik Türkiye’de hep meşakkatli bir işti ama en büyük fark artık gazetecilik yapmak için gazetelere, medya patronlarına ve onların alengirli hesaplarının bir parçası olmaya gerek kalmadı. Sosyal medya gazetecileri özgürleştirdi. Artık köşe yazarı olmak için bir gazete patronuna ihtiyaç kalmadı. Televizyon kanalı mı kurmak istiyorsun. Buyurun YouTube’a, en son orman yangınlarında en büyük haber kaynağım tiktok’tu. Eğer gazetecilik yapmak istiyorsanız mırın kırın yapıp ağlak ağlak ortalıkta dolaşmaya gerek yok. Ben cep telefonunu kendime çevirip yayın yapmaya başladım şu an YouTube’daki abone sayısı 1.240.000. Ha sonunu düşünen kahraman olamaz, o ayrı bakın…

EFSANE MUHABİRLER DÖNEMİ BİTTİ

Yeni nesil medya takipçileri yeni bir gazeteci personası yarattı mı? Gazeteciyi bir birey olarak nasıl etkiledi?

Bence çok etkilemedi. Dili biraz gençleştirdi ve serbestleştirdi o kadar. Aradan medya patronları çıkınca dünyanın en zor şeyi olan kendin gibi olmak meselesi kaldı. Bunu yapanlar başarılı oluyor. Mesela ben yıllarca ana akım medyada ne yaptıysam hemen hemen aynısını yeni medyada da yapıyorum. Biraz daha esprili bir dille ve olabildiğince kendim olmaya çalışarak. Tanrı yazarlar efsane muhabirler dönemi bitti. Er meydanındayız. Kim izledi ne kadar izledi nerede izledi her şey an be an önümüzde.

BÜYÜK CÜMLELER DEĞİL, KÜÇÜK AMA ANLAMLI KELİMELER DAHA DEĞERLİ

Gazeteler hâlâ gerçeği öğrenme ihtiyacımızı karşılıyor mu? Ya da gerçeği dönüştürmeye yarayan bir kuruma mı dönüştü? Veya hikâyesi hep mi öyleydi?

Gazeteciler tarafsız değil. Bunu söyleyen ya şuursuz ya da sallıyor ya da başka hesapları var. Gerçeklerin anlatıcısıyız. Ama gerçek ne? Odadaki fili tarif eder gibi herkes gerçeği kendi bakış açısı ile tarif ediyor. Bu yüzden tek bir anlayışı değil farklı bakış açılarındaki gazetecileri takip etmekte fayda var. Ben öyle yapıyorum. Yayıncılık anlamında ise ortada durmaya çalışmak bile onlarca linci göğüslemek ve dayak yemek anlamına geliyor. Bir mahâlleye ait olmadan gazetecilik yapmanın lüksü ve çilesi çok fazla. Büyük cümlelerin değil anlamlı küçük kelimelerin daha değerli olduğunu düşünüyorum.

Türk siyasi tarihi, o haberler ve o manşetler… Türkiye’nin geçirdiği dönüşümlerde medyanın rolü hakkında neler söyleyebilirsiniz?

 Eskiden medya iş adamlarının, siyasetçilere ve bürokratlara kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları bir araçtı. Artık iş adamları için böyle bir ihtiyaç ortadan kalktı. Gazeteciler işlevsizleşti. Güç simsarlığı rafa kaldırılınca medya patronları ile beraber anlı şanlı gazeteciler de işlevsiz hâle geldi. (Evet pek çoğunun gücü yaptıkları haberler değil yapmadıkları haberlerdi) Manşetlerin gücü yok, köşe yazarları tanrılaşmış güçlerini tamamen kaybettiler. Ama yine de gazetecilik ölmedi. Tam tersi bağımsız gazeteciler mikro haberlerle güç kazandı. Tek bir twit onlarca gazetenin manşetinden çok daha güçlü. İlginç bir anımı anlatayım. İptal edilen İstanbul seçimlerinden sonra onlarca kanalda herkes gözlerini aça aça konuşuyordu. Etkisi sıfırdı. Youtube’da 8 dakika boyunca sessizce yürüdüm. Kanalın en çok izlenen videosu oldu! Sizin için Türk gazetecilik tarihinde kırılma noktaları nelerdir? 32. Gün’dür, zira Anglosakson gazeteciliği Türkiye’ye getiren bir akımın kurucusudur. Tabuları sarsmıştır. Siyaset Meydanı’dır. Türkiye’de tartışma kültürünü getirmiştir. Uğur Mumcu’dur araştırmacı gazeteciliğin bayrağını taşımıştır. 28 Şubat dönemindeki duruşu ile Yeni Şafak’tır ve Kanal7’dir, alternatif bir duruş göstermiştir. Susurluk’u sarsan Radikal’dir. Taraf’tır ne olunmayacağına dair şahane bir örnektir, Twitter’dır Gezi olaylarının başlangıcı ve sonucunun kaderini çizmiştir. YouTube gazetecilere açılan yepyeni bir alandır. Belki adını ve ismini unuttuğum bir iki olay daha vardır ama gerisi fasa fisodur… Pandemi dönemi ve öncesi olarak gazetecilikte bir değişimden bahsedebilir miyiz? İlginç şekilde gazetelerin konvansiyonel zıtlıklarının yer almadığı, haber yapma biçimi olarak ittifak ettikleri tek konu pandemi. Buradaki tek düzeliği sadece sağlıkla açıklayabilir miyiz? Sadece Türkiye’deki gazetecileri değil dünyayı birleştiren çok temel bir duygu vardı ‘korku’. Küresel bir korkuya karşı herkes hemen hemen aynı mevzilere girdi. Pandemi dünyada küresel ulaşımdan tedarik zincirine her şeyi değiştirdiği gibi gazeteciliği de değiştirdi. Ama asıl değişim sosyal medyada başlayan gelir paylaşımının gazetelere yansımasıydı. Benim kanalım için büyük bir atılım oldu. Silkelendim ve bir haber kanalı kurduğumu fark ettim. You tube patladı… Ama sonrası da önemli. Dalga azalıyor ama biz haberciler hâlâ ayakta kalmanın yollarını arıyoruz. Artık daha tecrübeliyiz, orası kesin.

Az önce siz de söylediniz. Gazetelerde yapılan doğru veya yalan bir haber kitlelerde herhangi bir etki uyandırmazken sosyal medyada herhangi bir kullanıcının basit bir paylaşımı kitleleri hareket geçirebiliyor. Sivil sosyal medya karşısında, dijital gazeteciliği nasıl görüyorsunuz?

Gazeteler, haber kanalları, ana akım medya kendi kendini imha etti. Gazetelerin sahipleri ve onlarla beraber yöneticileri köşe yazarları, haberleri manşetleri değişti. Bütün bu değişim olurken okuyucunun buna inanacağı ve kalacağı varsayıldı. İletişim tarihine geçecek berbat bir stratejiydi. Evet insanoğlu çok akıllı değil ama o kadar aptal da değil. Ana akım medyadan benim yeni akım dediğim sosyal medya ve dijital medyaya bir göç yaşandı. İnsanlar dijital mecralara geldiklerinde yepyeni bir düzen ördüler. Artık kurumlar değil insanlar vardı karşılarında ve insanlara bakmaya izlemeye başladılar. Daha bireyselleşmiş bu ortam aynı zamanda eski alışkanlıkları da altüst ediciydi. Ama alıştılar. Çok hızlı uyum sağladılar. Üstelik eskisi gibi ulaşılmaz, seslerinin duyulmadığı tek taraflı bir İletişim yerine interaktif bir dünyayı hemen benimsediler ve sevdiler. Geri dönülmez bir şekilde ana akım medyayı terk ettiler…

Türkiye bağlamında günümüz gazeteciliğinin dezavantajları ve avantajları konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Şöyle özetleyeyim bizzat yapmasan aslında güzel meslek!

Posted in Genel