Bir davranışın meleke haline gelebilmesi için onun kişinin dünyasında bir kural olarak kabul görmesi gerekiyor. Bunun için de davranışın mantığının kişi tarafından idrak edilmesi şart. “Oğlum yapma, oradan tırmanma!” bir mantıki bir açıklama içermiyor, çocuğa öğretilen bir kural da mevzubahis değil.
Kızım Şevval ile çocuk parkındaydık. O bir arkadaş bulmuş oynarken ben de bir meşe ağacının gölgeliğindeki banka oturmuş sararmaya yüz tutmuş yaprakların rüzgârda hışırdayışına karışan neşeli çocuk çığlıklarını dinliyor bir yandan da oyun oynayan oradan oraya koşuşturan çocukları izliyor; anne babaları, bakıcıları gözlemliyordum. Ara ara dalıp geçmişe geleceğe de salınıyordu bir sarkaç gibi zihnim.
Bir an gözüm kaydırağa çarptı. Kıpırdak veledin teki kaydıraktan yukarı tırmanmaya çalışıyor, merdiveni kullanmıyordu. Kaydırağın başındaki kaymaya hazır bekleyen daha küçük yaşta bir çocuk kaygılı bir bekleyiş içindeydi. Kıpırdak velet yukarı tırmanırken, kaydırağı işgal ederken nasıl kayacaktı ki?
Sağa sola bakındım. Bu haylazın uyarılması gerekiyordu. Nihayet bir ses duyuldu.
“Yapma oğlum!”
Oğlan tınmadı bile. Zevkle, şevkle yukarı tırmandı, bekleyen çocuğun yanından süzülüp arkasına geçip onun kaymasını bekledi. Bekleyen çocuk kaydı bizim velet de arkadan. Yukarıda bekleyen yoktu, yeniden kaydırağın kayma yerinden yukarı tırmanışa geçti. Yaptığı hareket hem tehlikeliydi hem de diğer çocukların hakkına tecavüzdü. Yeniden bir ses duyuldu.
“Yapma oğlum! Oradan tırmanma!”
Oğlan annesini duymazlıktan geldi. Birkaç kere daha tırmanıp kaydı, sonra annesi geldi, kolundan tutuğu gibi sürüklercesine onu oradan uzaklaştırırken bir yandan da söyleniyordu:
“Sana yapma, oraya tırmanma demiyor muyum.”
Bir şey rahatsız etmişti beni. Annenin sözü neden tesir etmiyordu, diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Parka iyice kulak kabarttım. Bir insanı, bir durumu, bir hali anlamak istiyorsam kullanılan kelimelere, kurulan cümlelere kulak veririm. Kelimelere, kurulan cümlelere kulak verdim. Aradığım cevap dört yandan yankılandı parkta.
Yavaş, koşma, bağırma, oraya gitme, dur, gel, otur, yavaş, ağlama.
Komut kelimeleri, cümleleri sinmişti parka. Ebeveynler çocuklarına sürekli komutlar veriyor, çocuklar milyon kez duydukları komutlara duyarsızlaşıyor, bir kulaklarından girip diğerinden çıkıyordu.
İnsanın bir davranışı kavraması, kendiliğinin parçası yapıp meleke haline getirebilmesi öyle komutla şıp diye olmaz. Öyle olsaydı dünya davranış bozukluğunun esamisi okunmazdı. Bir davranışın meleke haline gelebilmesi için onun kişinin dünyasında bir kural olarak kabul görmesi gerekiyor. Bunun için de davranışın mantığının kişi tarafından idrak edilmesi şart. “Oğlum yapma, oradan tırmanma!” bir mantıki bir açıklama içermiyor, çocuğa öğretilen bir kural da mevzubahis değil. Neden oradan tırmanmayacak ki? Oradan tırmanmak üstelik daha heyecan verici hatta daha eğlenceli. Burada sadece havada asılı kalan bir komut var.
Devamı 2021 Cins Ağustos sayısında.