Haklısın. Çünkü kara halkı “kokarca” diye aşağılayan -gerçekten de en sivil şairimiz- Gürün Kaymakamı Ece Ayhan Çağlar bile haklıydı! Üzgünüm. Yaban’ın yazarı Yakup Kadri de haklıydı. İlginç olmasıyla ünlü Bedri Baykam da haklı. Olağanüstü Hal Valisi Ertuğrul Özkök de haklı. Fazıl Say -ne ilginç değil mi!- mesleği itibariyle haklı.
SELAHATTİN YUSUF
Haklısın kardeşim. Haykır. Çünkü kurduğun tutarlılığın derinliklerinde hayati sökükler, gaz kaçakları, damar tıkanıklıkları var ve sen bunları hissediyorsun elbette. Cem Boyner’in ormana kaçan golf topunu koşup getirmek var işin ucunda. Derin şüphe kimi olsa bağırtır. Şüphenin fısıldayan sesini kendi sesinle bastırmak için bağırmak zorundasın. Ama bağırdıkça şüphe ve onu bastıracak diyafram gücü aynı anda kabarır. Gerçek inanç, inanma arzusunun derinliklerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanır. Üzgünüm.
Haklısın. Ama haklılığın aynı zamanda bir sarhoşluk da olabildiği için. Ve sanki yalnızca bu sayede. Üzgünüm.
Çok haklısın. Çünkü sadece etrafı ilkel haklılık dikenli telleriyle çevrili ve kazıklarına haklılık elektriği verili o kabile sosyalliği içinde haklısın. O sosyallik (bunu istersen İhsan Eliaçık’ın -kendisine değil elbette ama- özgün durumuna sorabiliriz) gerçek iktidarın göbeğidir. Bunu bizler, elinden hiç bir b.k gelmeyen gericiler, vitaminsizlikten gözleri çukurlarına kaçmış manyaklar, keyfe keder bağnazlar, tamamen o sabah yatağının hangi tarafından kalktığına bağlı olarak insan yiyen veya ağaç yaralayan caniler, talihini yatıştırmayı becerememiş rüküş köylüler, muvazzaf ışidçiler, ekolojiye ayakkabılarıyla giren hayvan oğlu hayvanlar, gözlerine dolar yeşili sürme çekmiş para-militer yandaşlar… olarak fark ettik. Evet, hiç değilse bu kadarını, talihin de yardımıyla, fark ettik. Üzgünüm.
yazının devamı Cins Dergi Ekim 2015 sayısında…