Aykut Ertuğrul: “Kokular Şehri: Reyhan”

Bir anda bir şey olmuş ve bu garip adamla ben ortak bir hatıranın karşısına kurulmuş, izlemeye başlamıştık. O mucizevi şehirden bahsediyordu. Hafızanın, ruhun, kokuların şehrinden. Yalnızca bir kez yaşadığım o esrarengiz büyüden.

AYKUT ERTUĞRUL

Az önce ne oldu?

Garip bir adam yanımda beliriverdi. Asama uzanan buz gibi elini hissedince ürperdim. Garip ve şaşırtıcı. Asıl garip olan, adamın garipliği, başka garipliklere benzemiyordu. Beyazların arasında bir zenci, siyah beyaz bir resmin tam ortasındaki kırmızı nokta gibi kendini dayatan bir şeyden bahsetmiyorum hayır, böylesi alışıldık. Adam, kimse tarafından sezilmeyecek kadar normaldi, orta boylarda, sıradan kıyafetli, ölçülü tavırlı… Ama yeterince dikkatli ve insanlar konusunda yeterince tecrübeliyseniz, odaklanarak değil ancak göz ucuyla bakarak görülecek şeyler olduğunu bilirsiniz. O gizemli sıra dışılık, bildik mimiklerin en kuytu köşesine saklanan; dehşetin ya da olağanüstülüğün kıyısında dolaşmış adamlara has o görmüş geçirmişlik. Uzun bir yolun tam ortasında kafileden ayrılmış, çölün dalgalarını izliyordum. Asamı istemsizce kendime doğru çekip ona döndüm.

“Özlemedin mi?” dedi.

Korkum kayboldu. Daha sorusu bitmeden oradan bahsettiğini anlamıştım. İç çektim. Bir anda bir şey olmuş ve bu garip adamla ben ortak bir hatıranın karşısına kurulmuş, izlemeye başlamıştık. O mucizevi şehirden bahsediyordu. Hafızanın, ruhun, kokuların şehrinden. Yalnızca bir kez yaşadığım o esrarengiz büyüden.

Adam bağdaş kurup oturdu, yanını işaret etti, nedense gözü hâlâ asamda gibiydi:

“Hangi şehirde, hangi zamanda ya da hangi yolda olursam olayım, yarı kapalı (açık değil) gözleri burnunun ucunda yürüyen, elinde işlemeli bir mendille sağa sola yalpalayan, geceleri yattığı yerde bir o yana bir bu yana dönen, uyuyamayan, uzaklara dalıp giden birini görünce Reyhan şehrini hatırlarım. O kişi bir sarhoş olabilir, âşık ya da yaralı bir asker, uykudan yeni uyanmış bir tembel, kendini bilmez bir meczup, hesaba dalmış bir tüccar; ya da senin durumunda dalgın bir seyyah… Önemli olan onun kim olduğu değil, benim hafızamdaki göle attığı taş ve sebep olduğu dalgalardır.”

Nefesim tutuldu, işte kokuyu alıyordum. Önümde göz alabildiğine uzanan çöl silikleşti, Reyhan bütün görkemiyle belirmeye başladı. Bir boşluğun tam ortasına kokular şehrini hatıralarımla yeniden kuruyor gibi hissettim. Şehir ev ev, sokak sokak kokusuyla çölün ortasında belirirken ben unutulmuş bir şarkıyı kadim bir dua gibi mırıldanıyordum:

“Reyhan’da her şey, kokusuyla vardır.

Sokaklarında kaplanlar gezer Reyhan’ın; ayak izleri yasemin kokusudur; göğünde Zümrüd-ü Anka uçar, kanat sesleri güldür; mağaralarında geyikler uyur, boynuzları zencefildir; sık ormanlarında kurtlar, aslanlar cirit atar; dişleri çam, kükremeleri söğüt kokusudur.

Reyhan’da ruhu olan her şeyin bir kokusu da vardır. Senin kim olduğunu, kıymetini ne malın mülkün ne makamın, soyun sopun ne de eşin dostun belirleyebilir; kim olduğunu belirleyen şey ancak kokundur.”

Adam gözlerini inşa ettiğim şehirden zorlukla ayırıp bana yöneltti:

“Koku, ruhun dilidir. Dünyada koku namına ne varsa Reyhan’ın kokusuna karışmıştır. Bu yüzden Reyhan’a bir kere gelen, ruhu Reyhan’ın sokaklarında dolaşan hiç kimse bir daha onu düşünmeden yapamaz. Artık neyi koklasa Reyhan’ı hatırlar.

Biliyorsun, Reyhanlı din adamları her yıl, dünyanın dört bir yanından toplanan özel kokulu bitkileri şehrin ortasında kurdukları bir sunakta yakarlar. Zaten koku onların dilinde “göğe yükselen duman” demektir. Anlatılana göre, yeryüzünün hafızası Reyhan’dır. Geçmişte ve şimdi de ne olduysa Reyhan’da kokusu bulunmakta ve olmaktadır. Her yıl yakılan ateşlerle, Reyhanlılar gök varlıklarına yeryüzünü, bütün imkânları, olasılıklarıyla dünyayı hatırlatır. O an olup bitenden fazlası olan dünyayı.”

Adam acı çekiyor gibiydi. Benimkinden farklı bir özlem. Reyhan’da doğduğunu, anlatırken doğduğu şehri gördüğünü yine ansızın anladım. Bir sürgün müydü? Kayıp mı olmuştu? Vatanına nasıl döneceğini bilemeyen bir haymatlos mu? O an bunun önemi yoktu. Şarkıma kaldığım yerden devam ettim:

 

Devamı Cins Aralık 2018 Sayısında…

Posted in Genel