Kütle Çekimi

Yerdeki iki cismin birbirlerine uyguladıkları bir çekim kuvveti vardır. Bunun gerçek ile ilgisi de vardır. Bunun gerçek ile ilgisi vardır ancak gökle alakası yoktur. Gök bazı şeylerden vazgeçmiştir. Bilinir ki bu sebeple şairler göğe bakmaktan bahsederler. Umarlar ki yeterince göğe bakılırsa, gök ikna edilecek, küsmekten ve itmekten vazgeçecektir.

GÜRAY SÜNGÜ

Yukarıdan bırakılan cisimler yere düşerler. Bunun yer çekimi değil de gök itimi olduğunu daha önce bir takım kelimeleri yerli yersiz kullanmak suretiyle gerçeği eğip bükerek ifade etmiştik. Gerçeğin eğilip büküleninin makbul olmadığını ama hakikatin görülmesi için de gerçeğin eğilip bükülmesine ihtiyaç olduğunu ise normaldir ki söylememiş ama anlaşılmasını beklemiştik. Buna mukabil, yerdeki iki cismin birbirlerine uyguladıkları bir çekim kuvveti vardır. Bunun gerçek ile ilgisi de vardır. Bunun gerçek ile ilgisi vardır ancak gökle alakası yoktur. Gök bazı şeylerden vazgeçmiştir. Bilinir ki bu sebeple şairler göğe bakmaktan bahsederler. Umarlar ki yeterince göğe bakılırsa, gök ikna edilecek, küsmekten ve itmekten vazgeçecektir. Bu çaba beyhudedir. Ama hoştur. Bilinir ki umut insanın gerçeği görmesini engeller, ama hakikati görmesini sağlar.

İnsanlar yeryüzünde ilk salına salına dolaşmaya başladıklarında, dağların yamaçlarından, ormanların kenarlarından, nehirlerin ve göllerin ve denizlerin kıyılarından geçtiklerinde içlerinden hissettikleri bir çekimle gözlerini dağlardan, ormanlardan, nehirler ve göller ve denizlerden çevirmişlerdir. Sonra bunu hiç düşünmemişlerdir. Kendilerini çeken şeylere bakmış, onlara yürümüş, onlara dokunmuş ve onlara dokuna okşaya seve onlara dönüşmüşlerdir. İnsan dönüşen bir türdür elbet ama insan nadirattan da olsa düşünen bir türdür de. Onlar düşünmemiş ama birileri düşünmüşlerdir. İnsanların onca güzelliğin yanından yöresinden geçip yaşarken, onca güzelliği görmemesi, içlerinde maddeleşen, bir nevi taşlaşan kalplerinin mi etkisiyledir demişlerdir. Maddeleşen bir nevi taşlaşan kalpleri peki, ne olmuştur da, maddeleşmiş, yani taşlaşmıştır da demişlerdir. Bunları demiş ve düşünmüşlerdir; insan neye bulaşmıştır da kendini yitirmiştir. Neye dokunmuş da kendinden uzaklaşmıştır. Ona dönüşmüştür. Bizim de bu hakikate dair mevzumuz budur. Olsun.

Devamı Cins Haziran sayımızda…

Posted in Genel