her şey için çok genç

Fakültenin Kadıköy istikametine dönen köşesinde bir kahvehane var. Oraya oturup karbonatlı çaylar ve ucuz sigaralar içerek ölmeyi deniyoruz. Yaşamayı beceremiyoruz çünkü. Yani yaşıyoruz elbette, ama yaşamak bu değil.

İSMAİL KILIÇARSLAN

Yukarıda, Altunizade Kültür Merkezi’nin sinema salonunun ses odasında oturuyorum. Birazdan filmi oynatan cihazın pause tuşuna basacak ilgili arkadaş ve ben şöyle diyeceğim mikrofona: ‘On dakika ara.’

Biraz baştan alayım hikayeyi.

Öğrenciyim, aşığım, şairim, param yok.

Aslında hikayemiz bu noktada böylece, zirvedeyken bitebilir.

Yazdığım şiirleri üç kişiye okutuyorum. Sıddık Ertaş, Ahmet Murat ve aşığız dedik ya.

‘Olacak’ diyor her seferinde Ahmet Murat. İnanıyorum buna. Fakat ne vakit Ahmet Murat ‘yeni şiirim’ diyerek cebinden bir A4 çıkarsa kolum kanadım kırılıyor. Benden şair olmayacağına kesin olarak kanaat getiriyorum. Arkadaş, bir şiir ‘o paltoyu da giyip üşüdüğümü belli etmemeliyim’ diye biter mi? Yahut ‘rüyalı ve porselen ağzından aşka girelim’ denir mi? İnsan bize de yazacak bir şeyler bırakır değil mi?

Fakültenin Kadıköy istikametine dönen köşesinde bir kahvehane var. Oraya oturup karbonatlı çaylar ve ucuz sigaralar içerek ölmeyi deniyoruz. Yaşamayı beceremiyoruz çünkü. Yani yaşıyoruz elbette, ama yaşamak bu değil. Kültür sanat kulübü diye bir şey var okulda. Bir çeşit yönetici oluyor Ahmet abi. Ben de doğal üye oluyorum böylelikle. Konferanslar tertip ediyoruz. (O vakitler konferanslar ‘tertip’ edilirdi, ne sandın aziz okuyucu?)

Fikri ilk kim buldu bilmiyorum. Kulüp faaliyeti olarak Altunizade Kültür Merkezi’nde film gösterimleri düzenleme kararı çıktı. Üstlendim bu işi. 500 Deutsche Mark olan salon kirasını 300 Deutsche Marka indirdim güçlükle. Üsküdar’da bir kırtasiyede yeşil bir kağıda şöyle yazdırdım son paramla: ‘Kültür Sanat Kulübü sunar. Sinema gösterimi. Tarkovksy’nin Kurban filmini izliyoruz. Biletler 100.000 lira. Çarşamba gün saat 16:00’da Altunizade Kültür Merkezi’nde.’

Elimdeki on afişi okulun çeşitli yerlerine astım. Salı gün akşam Kurban’ın VHS kopyasını şimdi hatırlamadığım birilerinden temin ettim. Sansürlenecek yeri olup olmadığını kontrol etmek amaçlı olarak izledim. Sansür işi şöyle: Ahlaka mugayir bir sahne varsa arkadaşlarımızdan biri filmi gösteren projeksiyon cihazının merceğinin önüne siyah bir kağıt koyuyor. Tehlike geçince de kağıdı kaldırıyor.

Film gösterim günü geldi çattı. O 300 Deustche Markı çıkaramazsak bittiğimizin resmidir. Ki 300 Mark dediğin 7 milyon 500 bin lira. Ki bu da en az 75 bilet satmak zorunda olduğumuz anlamına geliyor.

Saat üç buçuk… Kapının önünde kulüp yöneticileri ve birkaç öğrenci arkadaş dışında kimseler yok.

Devamı Cins Dergi Nisan sayısında..