Hacer Nöbeti

Zakir uyuyan Hacer’ini seyrede seyrede dua yoluna dizilmiş. “Allah’ım bana göstermeyi diledin ben gördüm. Bana sevdirmeyi diledin ben sevdim. Şimdi de seyretmemi diledin seyrediyorum. Emrine şükür, derdine sabır. Lakin ya beni de uyut yanına yatayım ya da uyandır sevdiğimi bileyim!” demiş.

MUSTAFA ÇİFTÇİ

Hacer. Herkesin dilinde türkü, kalbinde merak idi. Acep bu kısmet kuşu kimin hanesine konacak? Babası öleli çok olmuş. Anne dersen, içine büzülmüş üşüyen leylekler gibi perişan bir kadın. Evleri bildiğin kömürlük… O yuvadan bu ceylan nasıl çıkmış şaşarsın. Hacer, kudretten sürmeli. Gözlerinin yerinde iki camız eriği var. Saçları, dibinden asılsan seni dipsiz kuyulara salacak kadar gümrah bir rüzgârdır.

Hacer’i kim aldı biliyor musun?

Zakir!

Zakir kimdir?

Şöyle söyleyelim, er kısmı sıraya dizilse ve sorsalar. Hangisi başa güreşir? Herkes, “Şu aslan yavrusu dururken başkasını seçmek caiz değil.” der. Öyle erkek omuzlu, öyle sıkılmış bir yumruk ki adı Zakir. Zakir ile Hacer yuvalarında mutlu olsunlar diye en fesat karılar bile duaya çöktü. Düğünlerinden bin beş yüz masal çıktı. Kına gecelerindeki türkülere çok kız ağlamaktan telef olmuş dediler. Düğünlerinde çalınan, çığrılan türküleri kurtlar, kuşlar dinlemiş, görenler var. Zakir artık caddede bin bir maşallah ile geziyormuş. Derler ki Zakir’in yüzünü döndüğü yerden kuşlar havalanır, civil civil ederlermiş. Kuşların derdi, Zakir’in yüzünü yalan dünyada bir kere olsun görmek. Zakir o zaman gülümsermiş. Zakir’in gülümsemesi nasıldır? Zakir’in bıyıklarının altından bir şerbet sızar, işte Zakir gülümsemesi budur.

Gel zaman git zaman. Hacer’de bir hastalık peyda olmuş. Hacer uyuyor uyanmıyormuş. Biraz tembeldir herhalde hele uyusun azıcık denilmiş. Ama Hacer’in uykusu azıcık değilmiş ki. Ak saçlı kocalar, aklı yetik hocalar bu uykunun adını koymuşlar. Bu bir hastalıktır ki kanatlı böcük kısmının ısırmasıyla bulaşır! Doktorlar da aynı şeyi demişler. Sinek ısırığı ile bulaşan bu hastalığa duçar olan uyuya uyuya ölür demişler. Lafa bak ne kolay ölür demek. Onlar kolayca söylemişler. Ama Zakir kolay kabullenmemiş. Hacer sırtında uyuyadursun. Tabip aramış. Doktor izi sürmüş. İstanbul’u elemiş. Bursa’yı, Antep’i, Konya’yı alt üst etmiş. Hatta Şam’da Bağdat’ta bir umut var mı diye gözetmiş. O kadar yani. Her hekime borçlanmış. Her ilaca servet harcamış. Ama Hacer uyanmamış. Zakir uyuyan Hacer’ini seyrede seyrede dua yoluna dizilmiş. “Allah’ım bana göstermeyi diledin ben gördüm. Bana sevdirmeyi diledin ben sevdim. Şimdi de seyretmemi diledin seyrediyorum. Emrine şükür, derdine sabır. Lakin ya beni de uyut yanına yatayım ya da uyandır sevdiğimi bileyim!” demiş.

Devamı Cins Dergi Mart sayısında..