Ömer Halisdemir için!
GÜVEN ADIGÜZEL
İki yetim, bir vatan, sıcak temmuz ve yort savrul!
Böyle yazılıyor tarih ve akan kanın kalbinde bayram
Son nöbetçi kalır geriye, bilinir yarı-uykuların içindeki cinnet
Bilinir pembe incili kaftan, hep serden ve çok yardan
Bilinir hiç yoktan, Muhsin Çelebilerindir bu vatan!
İncileri dökülenlere söylenir; harbiye marşı öyle ya, son kıtadaki o son dize!
İki yetim, bir vatan, sıcak temmuz ve yort savrul!
Aklımda coğrafya derslerinden kalma bir Türkiye eşkâli
Uğursuz bir gölge düşerse üstüne, komutanım baş üstüne su kadar aziz vatan
Garbın afakı, okçular tepesi, Magna Carta, M 16, kara cunta!
Barbarların gecesinde başka hangi türkü söylenir?
Ankara.
Puslu pusat. Gri mevsim. Gölbaşı.
İki yetim geride kalan, kalan günlerin uğruna emirdir ‘bir’ vatan
Baş üryan, sine püryan, kılıcı al kan!
Kalbinde ateş, gökyüzünde kızıl kıyamet, son nöbetindir alnının çatından
Allah dedin Ömer, orası tamam, merdivenleri çıkarken general orda dur!
Orda vur alnından, gönlünde hiç Türkiye yok, apoletinde hiç onur!
Hiçbir şey yok, karanlık ruhundan, lanetli çığlıksız kuşlar havalanır omzundan
Aynı rüya değil, aynı ekmek, aynı çiçek, aynı silah ve aynı kan
Aynı değiliz, hiç yok, otuz kurşun ulan! Geçiyor yıldızların altından!
Sokaklara dökülenlere söylenir, Meryem-72’ye dayandığı kadar kalbiniz!
Ankara.
Kan sesi. Uzun gece. Gölbaşı.
Allah dedin Ömer, orası iman, nâme-i hümâyunu bırakmadın elinden
Çukurkuyu’yu savunmak gibi öyle bir ölmek, sorulmaz gidenlere şan
Bir ülkenin sabahı olmak ve ek gösterge değil ki göğsünde otuz nişan!
Kaderinden pay alırken bir milletin, gece koynundaki o kara yılan
Gece, orda dur general! Allah dedin Ömer ve Türkiye yine en güzel ihtimal.
İki yetim, bir vatan, sıcak temmuz ve yort savrul!
Böyle yazılıyor tarih ve akan kanın kalbinde bayram
30 kurşun ulan, hepsi bedeninde ayrı bir nişan, hakkıdır hakk’a tapan
Hakkıdır Çukurkuyu’dan cennete doğru giden bir tramvayın içinde!
Ve Allah dedin Ömer, kar beyaz kefeninin içinde koca bir Türkiye, kan kırmızı.