Yusuf Kaplan: Seküler meydan okuma, Müslümanların İslam’la ilişkisini bitiremedi

Söyleşi | YUSUF GENÇ

Modern batı meydan okumasının insanlığın canına okumakla sonuçlanacağının sadece Müslümanlar fark ettiler. Ve Müslümanlar, Müslüman olarak kalma konusundaki, ikinci büyük krizi yaşıyor olmalarına rağmen… İkinci büyük kriz bir fetret devri krizidir. Müslümanların, Müslümanlıkla ve dünya ilişkilerinde tarihte daha önce yaşamadıkları büyük bir arıza üretmesine rağmen, karşılarına çıkan her şeye rağmen Müslümanlar bir şekilde İslam konusunda sebat ettiler.

Hocam hızlı bir giriş yapalım istiyorum. Geçen haberlerde denk geldim, İngiltere’nin tarihi boyunca dünya üzerinde işgal etmediği, sömürgeleştirmediği sadece 22 ülke varmış. Son yüzyılda Fransız ve Alman uçaklarının, İngiliz ve Amerikan tanklarının, Rus ve Çin askerlerinin öldürdüğü insan sayısı, veri çağını yaşadığımız bu dünyada kayıtlı bile değil. Tam burada sorum şu; Müslümanlar niye bu kadar barbar?

Aslında veri var, değişen veriler var ama verilerin şöyle ya da böyle kesin olup olmaması o kadar önemli değil. Önemli olan şu; bütün batıdaki tarihçiler, 20. yüzyılı, insanlığın en karanlık tarihi olarak belirtiyorlar. Veri olarak baktığımızda ne var? Savaşın mahiyeti değişiyor. Asıl önemli olan şey bu. Kitleler halinde insanları mekanik silahlarla öldüren bir çağdan bahsediyoruz. Bu berbat bir şey… Artık bütün insanlığı dünyadan silebilecek ölçekte silahlar geliştirdiler. Şimdi bunu bir şekilde aklımızın bir köşesinde tutarak şöyle düşünmemiz lazım. Müslümanlar niye barbar? Çünkü Müslümanlar bir defa, Batılıların modernlikle birlikte geliştirdiği meydan okumayla birlikte kurdukları dünyaya ve o dünyanın temel dinamiklerine, temel vaatlerine isyan ediyorlar. Sekülerizmin döl yatağını oluşturduğu modern meydan okumanın, aslında insanlığın canını okumakla sonuçlandığını fark eden sadece Müslümanlar oldu. O yüzden Müslümanlara saldırıyor, bunu sadece onlar fark edebildikleri için.

Müslümanlar derken? Malum çok fazla sayıda ‘Müslümanlar’ var. Burada kastettiğiniz o meydan okumaya asıl rahatsızlık veren şey İslam değil mi?

Modern batı meydan okumasının insanlığın canına okumakla sonuçlanacağının sadece Müslümanlar fark ettiler. Ve Müslümanlar, Müslüman olarak kalma konusundaki, ikinci büyük krizi yaşıyor olmalarına rağmen… İkinci büyük kriz bir fetret devri krizidir. Müslümanların, Müslümanlıkla ve dünya ilişkilerinde tarihte daha önce yaşamadıkları büyük bir arıza üretmesine rağmen, karşılarına çıkan her şeye rağmen Müslümanlar bir şekilde İslam konusunda sebat ettiler. Ya da cümleyi şöyle de kurabiliriz, bu seküler, modern veya post modern meydan okuma, Müslümanların Müslümanlıkla ilişkisini bitiremedi. Ama diğer bütün geleneklerin, dinlerin, medeniyetlerin, kültürlerin bir şekilde varlık nedenlerini ortadan kaldırdı. Köklerini dinamitledi. Bir kısmını yok etti, tarihten sildi. Bir kısmını da fosilleştirdi. Kendine benzetti. Nasıl kendine benzetti? İçinde yaşadığımız çağda işte Japonya’da Şintoizm’in, Çin’de Taoizm’in, Konfüçyanizm’in, Hindistan’da Budizm’in ve Hindizum’in durumu ortada.

Budistlerin, Budizm’le ne kadar ilişkisi kaldı…

Konfüçyanların Konfüçyanla ne kadar ilişkisi kaldı? Zaten bu tecrübeler ne kadar üniversal tecrübeler? Ona bakmak lazım. Ne kadar taşralılıktan uzak kalmış tecrübelerdir? Bunu söylerken tabi bir şerh koyuyorum. Haksızlık etmek istemem, Hint medeniyeti, Çin medeniyeti insanlık tarihinin büyük tecrübeleridir. Ama sonuçta lokallikten ne kadar kurtulabilmiş medeniyetlerdir? Bir diğer mesele de şudur; İslam ve Batı’nın dışındaki bütün tecrübeler, gerçekten cihanşümul tecrübeler olmuş olsaydı, zaten bir şekilde direnirlerdi, direnç noktalarını korurlardı.

AVRUPA’YI TARİHE KIŞKIRTAN MÜSLÜMANLARDIR

Benzer şey Hıristiyanlığın başına da geldi aslında. Batı’nın Hıristiyanlığa sunduğu teklifi Hıristiyanlık kabul etti. Netleştirmek için sorayım istiyorum. Batı derken, Hristiyanlığı kastetmiyoruz değil mi?

Avrupa’da Hıristiyanlık olarak din bitti. Yani biz Modern Avrupa’dan söz ettiğimiz zaman Hıristiyanlıktan bahsetmiyoruz. Modern Avrupa, Hıristiyanlığa rağmen var oldu. Modern Avrupa’yı var eden de biziz aslında. Bu da bir savunma psikolojisi değil. Yani bunu söylüyoruz diye “Vay, Avrupa bizim sayemizde var” falan demek için değil. Burada söylediğimiz hikâye şu; üç tane büyük Rönesans yaşandı Avrupa’da; 9 ve 10. yüzyıllarda erken Rönesans, 11 ve 12.-13. yüzyıllarda erken Rönesans. 14 ve 15. yüzyıllarda ise geç Rönesans. Bu Rönesansların hepsinde biz varız. Eğer İslam tarih sahnesine çıkmasaydı, Avrupa kendisini toparlayamayacaktı. Avrupa’yı tarihe kışkırtan Müslümanlardır, biziz yani. Avrupa’nın ortaya çıkışında bizim Medeniyet sıçramamızı görüyoruz. Yani İslam’ın geliştirdiği meydan okuma söz konusu olmasaydı Avrupa ortaya çıkamayacaktı. İslam, biliyorsunuz geldiği daha ilk yüzyılda doğuda Çin’e, Pasifik’e kadar; Batı’da İspanya ve Atlantik’e kadar uzanıyor. Tarihçilerin çözemediği bir şeydir bu. Muazzam bir şey. Ve merkez olarak askeri bir şekilde de değil. Ticaret ve ilim üzerinden oluyor bu. Ticaretle uğraşan insanlar da tabi İslam dünya görüşüne vakıf oldukları için o ticari hareket aynı zamanda ilim hareketine dönüşüyor. Bu hareket Avrupalıların ayıkmasına yol açıyor. Batılılar, Hıristiyanlık üzerinden bir dünya kuramayacaklarını anlıyorlar. Greklerle temasa geçince Grekler tarafından yutuluyor Hristiyanlık. Müslümanlar da Greklerle ilişkiye geçiyor ama Grek düşüncesi Müslümanlığı yutamıyor.

Devamı Cins Dergi Ocak sayısında..