O Forma pahalıdır…

ERDAL HOŞ

O gece kendi sınavımı ertesi gün de penaltı yarışmasını kaybettim. Ben ki raket gibi sol ayağım vardır; arka arkaya üç penaltı kaçırdım o gün. Polyester forma bedenimi, yeni kramponlar ayağımı Engin’in bakışları yüreğimi vurdu; kaybettim…

-Mubarek Remezandur, Arefe güni ne maçi ha şimdi?

-Anne yürüyerek gitmeyeceğiz yahu, araba ile gidip maç seyredeceğiz; iftar yapıp gece döneceğiz.

– Nemazlari aksatma!

-Tamam anne.

– Mezarluğa uğra haman şimdi!

-Peki anne.

Arkadaşlar gelmeden, evin çok yakınında bulunan mezarlık ziyaretini aradan çıkarmak için acele ile hazırlanıp annemden birkaç dakika sonra çıktım. Zaten maça giderken ne giyilir ki takımın formasından başka. Vardığımda annem kardeşimin mezarının başında, ezbere bildiği halde, hata yapmamak için gözlüklerini takıp Mushaftan okuyordu Yasin’i… ”Vemtazül yevme eyyühel mücrimun…” (Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.)

Geldiğimi fark edince sustu. Gözlerini bile kaldırmadan kafasıyla işaret edip; “Şuraya gel, görsun seni” dedi. Öyle inanarak ve öyle kendinden emin söyledi ki “Anne her yerden görebilir” diyemedim. İşaret ettiği yere çöktüm; kardeşim beni rahat görsün diye. Annem Yasin’den sonra Felak, Nas ve “Elhem” i okudu. Uzun uzun dua etti; “Kabirleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş din kardeşlerimizi” bile hatırlayan uzun bir dua…

Annemin dualarına dilim âmin derken kafam başka şeylerdeydi: Kardeşim beni görüyor ve üzerimde forma var. Yüzüm kızardı, mezara bakamadım bile…

Devamı Cins Dergi Mart sayısında..