Gölge oyunları, silüet savaşçıları, düşünceye çağrı

İpleri başkalarında olmayı itikadi sorun kabul eder, siluetlerin varlığını küfre düşenlerin haliyle yorumlarız. Şartların olgunlaşmasını da bekleriz, şartları bir anda olgunlaştırıveririz de. Düşünce çağırıyorsa, şartları ortadan kaldırmak biz Türklerin işidir.

ERCAN YILDIRIM

Yunus Emre’yi ahlakçılık yapmadığı için severim; bir yandan kurmaktan, imar etmekten bahseder öte taraftan yıkılmaktan, viran olmaktan… Ne kurarken ne yıkarken akıl vermez, dünyadaki hiçbir adımının kendinden, hiçbir imar faaliyetinin de insana ait olmadığını bilir. İnsanoğlunun yapıp ettiklerinin bir gün hayatı veren tarafından alınacağını kızmadan, küçümsemeden, intikam duygularına girmeden basitçe anlatıverir… Ne gülersin şu dünyada, ecel gelip ölmesi var, Şol özenip yaptığımız, bir gün virân olması var. Konulan tüm kuralların, ahlakın üstünde temel ilkelerden bahseder; bahseder sadece, dikte de etmez, yol açar, yolu gösterir, yol yapar, yola çağırır ama yola zorlamaz. Yunus Emre yolda olanların şiirini yazar… SİMGEYLE DÜŞÜNÜLMEZ! Düşüncenin yurdunu arıyoruz; düşüncenin anavatanını, kökünü, evini bulmak için yanıp tutuşuyoruz. Nicedir Türk matbuat sahasından düşünce uzaklaştı, yerine, düşünceyi düşünmeye itecek tüm bağlantıları kesen gölgeler, görüntüler, simgeler yerleşmeye başladı. Simge düşünce değildir; imge şiir değildir, imge ve simgelerden oluşan bir düşünce, gerçekliğin provasını yapmaktan öteye geçemez. Sürekli provalar, sürekli zihin tablamıza nakşettiğimiz hayaller ve ütopyaları gerçeklik sahasına indirme gayretlerimizle meşgulüz. Halbuki zihin tablamızdaki hayaller, perdedeki görüntülerden ibarettir; simgeler, imgeler karanlıktaki siluetlerin oynaşmasından öteye geçemez. Türk siyasi hayatında, fikir dünyamızda, edebi sahamızda, siluetlerin hakikatini yaşıyoruz. Siluetlerin o detaysız, inceliksiz, kaba, nereye baktığı, neyi gördüğü belli olmayan çehresinde bir yol arıyoruz. Düşünce siluetler üzerinden yürütülmez, provaları gerçeklik alanına taşıdığımız zaman düşüncenin yurdundan uzaklaşırız. Düşünce evimizdir; “akletmez misiniz” sorusuna muhatab olan kulun, yurduna, evine intikal sürecinin hakikatidir. Akletmek, düşünmek, yola çıkmak gerçeklik alanının canlanmasıyla mümkün olur; ihtimaller üzerinden kurulan yorumlar düşünceye değil insanın oyalanmasına neden olur.

Devamı Cins Dergi Kasım 2016 sayımızda…

Posted in Genel