Aykut Ertuğrul: “Kayıp Zamanın Peşinde Karmaşık Düşünceler”

Modern insan, özgürlük uğruna “anlam”ı hayatından çıkarmıştır, aradığı tek şey özgürlüktür artık. Zamanın ve dünyanın efendisidir. Öyle umar ve evreni matematiksel bir düzenle tasavvur etmeye çalışır. Zamanın döngüsel tasavvuru, yerini doğrusal bir harekete bırakmıştır: İleriye, daima ileriye doğru…

AYKUT ERTUĞRUL

Brezilya’nın Batı kıyılarında bulunan Mato Grosso’da yaşayan Guaraniler dünyanın ateş ve su tarafından yok edileceğini düşündüklerinden Okyanus’un ötesindeki Yeryüzü Cenneti’ni aramaya çıkmışlardı. 19. yüzyılda başlayan bu arayış, 1912’ye kadar sürdü. Aynı yıl, Nimuendaju şöyle yazmıştı: “Yalnızca Guaraniler değil, ama bütün doğa yaşlanmış ve yaşamaktan yorgun düşmüştür. Birçok kez sihirbaz hekimler, rüyalarında Nanderuvuvu’ya rastladıklarında Yer’in yalvarıp yakardığını duymuşlardır:

 “Çok ceset yuttum, doydum artık usandım.

Babacığım, ne olur bir şeyler yap da bitsin artık bu çile.”

Mircae Eliade, Mitlerin Özellikleri’nde arkaik toplumlardan modern insana kadar anlatılan bütün hikâyelerde kıyamet özleminin en çok tekrar eden arzulardan olduğunu söylerken toprağın bu içli, iç dağlayan yakarışını örnek gösteriyor.

İyi ama toprak bunca yorgunken, topraktan yaratılan insan ne âlemde? Say ki, ıssız bir günbatımında, bütün göz alıcı triplerini unutmuş, maskelerini arka cebine koymuş, ayaklarını suya doğru uzatmış belki bulabildiğin bir avuç toprağa uzanmış, hayal kuruyorken, karşı koyamayacağın kadar içerden, içli, yumuşak amansız bir ses sana bir soru sordu. Bunu sordu, ciğerlerine çektiğin, göğsünü yakan o ilk nefesten beri sakladığın, görmezden geldiğin, unutmak istediğin soruyu: Mutlu musun?

“Hayır yorgunum.”

Hazırlıksız yakalanan her insan gibi hakikat dudaklarının arasından fırlayıverdi.

Shakespeare, “İnsan doğarken ağlar ve yeterince ağladığında ölür.” diyordu. Ondan ve Guarani’nin sihirbaz hekimlerinden ilham alarak söyleyelim; “İnsan büyürken cesetler yutmaya başlar, hayal kırıklığına uğrattığı insanlar, ağlattığı, yarı yolda bıraktığı, kalbini kırdığı, merhametsizlik ettiği, can yaktığı her seferinde göğüs kafesine bir ceset daha gömülür, biraz daha yorulur ve bir gün içine çektiği o ilk nefes dönüp durduğu yerde dönmekten usanır, tükenir ve yorulur. İnsan yeterince ceset yuttuğunda yorulur ve artık onun için yaşamanın anlamı kalmamıştır. Oturduğu yere eğreti oturur, yürürken yol ona bir şey ifade etmez olur, bakınca gördüğü sadece cesetlerdir.” Evet yorgunuz, evet yorgunum.

Devamı Cins’in 2018 Kasım sayısında…

 

 

Posted in Genel