10’LARIN ŞAHI

ERDAL HOŞ

ehos

 

“Tamam” dedi ve telefonu kapattı. Verdiği bu kararla neleri geride bıraktığını düşündü. 21 yaşındaydı ve bir ismi vardı. Ki Fransa’da bir isme sahip olmak, ismiyle hitap edilmek zordu Afrikalılar için… Oysa ne çok çabalamıştı bunları elde etmek için. Önünde uzun bir kariyer vardı. Kendisi ve ailesinin müreffeh geleceği bir “hayır” cevabına bağlıydı, o ise her şeyi geride bırakmayı göze alıp “evet” dedi. “Bana bir ülke verin gerisi sizin olsun” dedi, demedi yaptı. Bağımsız bir ülke için, annesinin gelirken “ölür kalırım oralarda hiç değilse mezarıma koyarım” diye getirdiği topraklar için, Cezayir için çocukluktan beri biriktirdiği ve şimdi kavuştuğu hayallerinden vazgeçti.

 

Daha birkaç ay önce Fransa ordu milli takımı ile şampiyon olmuşlardı. General De Gaulle “Fransa sizsiniz, siz Fransasınız” demişti kutlarken Raşid’i. St Ettien’in “kara ayaklısı”, 10 numaralı forması ile Raşid Meklufi… Fransa milli takımı ile 1958 Dünya Kupası finallerine gidecekti. Bütün Fransa’nın izlediği çalımlarını dünya görecekti. St Ettien’in “kara ayaklısı”, 10 numaralı forması ile Raşid Meklufi…

 

3 gün önce asılmıştı çocukluk arkadaşının ağabeyi Said. 2. Dünya savaşında, Fransa’nın özgürlüğü için savaşırken “Yaşasın anavatan, yaşasın Fransa” diyen Said, Fransa’da, “anavatanda” , Cezayir’e söz verilen bağımsızlığı istediği için idam cezası aldı. İnfazdan önce “Yaşasın Cezayir” demişti “Yaşasın gerçek anavatan”…

 

Cezayir’de Fransa’da Saidler şehit olurken, müstemleke komiseri “Ne istiyorsunuz?” diye sorduğunda sadece erkekler değil kadınlar ve çocuklar bile “İstiklaaaaaaaal” diye bağırırken, Raşid ve arkadaşları da bir şeyler yapmalıydı. Ve en iyi bildikleri işi, ülkeleri için yapmaya karar verdiler; elde ettikleri her şeyi geride bırakarak: Vatan için gol atmak…

 

Bir gece yarısı önce sınırdan İsviçre, sonra ver elini Tunus… Raşid ve 10 arkadaşı (ki her biri sıkı futbolculardı) Tunus’a geçip milli takımı kurdular; henüz olmayan bir ülkenin yıldızlarla dolu milli takımını…

 

Ortada bir Cezayir devleti yoktu ama Cezayir milli takımı vardı. Cezayir adına dünyanın her yerinden ülke milli takımlarıyla maçlar yapmaya başladılar. Cezayir’i tanıtmak ve kabul ettirmek için. Birileriyle maç yapıyorsanız onları tanıyorsunuz demektir çünkü. Her maçtan önce ay yıldızlı bayrağı göndere çektirip Cezayir marşını çaldırdı ve söylediler hep bir ağızdan: “Ey Fransa sitem zamanı geçti / Artık devran dönecek. Ey Fransa hesap günü gelecek…”

 

Çok geçmeden Fransa, FIFA’ya başvurup bu “asilerle” milli takım düzeyinde maç yapan ülkelerin üyeliklerinin askıya alınmasını talep etti. Yılmadılar, bir kapı kapanınca diğerini çaldılar ve ülkelerini, bayraklarını, marşlarını tüm dünyaya tanıttılar. Onlar sayesinde değil belki ama onların da katkılarıyla Cezayir bağımsızlığına kavuştu…

 

1982 Dünya Kupası finallerinde tüm dünyanın gözleri önünde yapılan şike ile Almanya’dan kazık yiyen Cezayir milli takımını yaşı elveren herkes hatırlar. İşte o Cezayir milli takımının teknik direktörü de bu hikâyenin kahramanı Raşid Meklufi idi.

 

Sadece bu hikâyenin kahramanı mı? Futbol kahramanı diye önümüze konulan, hayatları boyunca değil başkası, kendileri için bile en basit alışkanlıklarından dahi vazgeçmeyen “sahte kahramanların” yanında Raşit Meklufi ‘ye kahraman demek yetmez. Eğer gerçekten “futbol sadece futbol değil” ise ve dünya futbol tarihinde bir efsane listesi yapılacaksa Raşit, o listenin 1 numarasıdır.

 

Bir Cezayir Türküsüydü o ve arkadaşlarının öyküsü. Mağrip gibi gamlı bir istiklal türküsü… Coğrafya kaderdir derler ya hani, Raşit Meklufi’yi memleket ve dünya çapında çok az bilen varsa bugün, sebebi; coğrafyası, milliyeti ve dinidir vesselam…

 

Hem siz bakmayın oyun havası tadında çalındığına, yaman bir ağıttır Cezayir türküsü:

Cezayir’in ufak ufak evleri İçindedir ağaları beyleri,

Türkçe bilmez mâni söyler dilleri,

Tunus, Tarabulus ve Cezayir of!

 

Bir Cezayir Türküsüydü Raşid, bir kahramanlık öyküsü…