Yusuf Genç: ‘Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır’

“Muhammed’in yolundan ayrılan Türkler, başkalarının
hükmü altına girmiştir.”
                                      Rousseau

İstiklal Harbi’nde gülle-mermi arasındaki gerçek cephanemiz de oydu ki, düşman kovulana kadar durmadan o büyük ezberi tekrar edip durmuştuk. O denklemdi her şeyini kaybetmiş Anadolu’nun ‘kendi’sini kaybetmemek için dilinden düşürmediği hakikat.

YUSUF GENÇ

I.

Onlar da anlasın diye epigrafa Rousseau’ yu koydum. Yoksa mesele bizim açımızdan oldukça kısa: Efendimiz Yunus Emre diyor ki; “Muhammed cümleye dindir imandır.” Bu kadar deyip bitirebiliriz de. Bitirmeyelim. Din nedir, iman nedir, cümle nedir anlayalım. Bu topraklarda kurulmuş her güzel cümle, yapılmış her güzel iş herkesten ve her şeyden önce Resulullah’ a yöneliktir. Yapıp ettiğimiz her güzellik, onu övmek vazifesiyledir. Varlığın anlamını dünyadan ibaret bilmeyenlerin en iyi bildikleri ezberdir bu. Bir tercih olduğu kadar, var olmanın kapısındaki zorunluluğumuzdur da. Başka türlü yaşayamaz, başka türlü var olamayız çünkü. Sadece bugün de değil üstelik. Tarihe çıktığımız günden beri bu böyledir. Hem toplumsal hem de ferdi varlığımızın, ‘var’ol-abilmesi ve varlığını sürdürebilmesi için kaçınılmaz istikametimiz budur. O’ nu anmak ve O’na yönelmek dışındaki bütün seçenekler felaketimizle sonuçlanacak kesinliklerdir. Ya O’ nu överek ve O’ nu merkeze koyarak var oluruz ya da yok olmaktan başka bir seçenekle karşılaşmayız. İstesek de istemesek de hakikat budur.

II.

Bizim, her santimine 21. yüzyıl bulaşmış bünyemizin kolaylıkla anlayamayacağı bir denklem bu. Bugün artık bütünüyle anlayamayacağımız o denklemdir, Osmanlı şehzadelerinin başlıklarına nalın-ı saadet’i nakşettiren… Sultanların şehrinde göz bebeği semte, sırf O’ nu sevdi, sırf O’ nu evinde ağırladı, sırf O’ nu gördü diye Eyüp ‘Sultan’ diyen ve Padişahları her cüluslarında o kapıya götüren şey de budur. İstiklal Harbi’ nde gülle-mermi arasındaki gerçek cephanemiz de oydu ki, düşman kovulana kadar durmadan o büyük ezberi tekrar edip durmuştuk. O denklemdi her şeyini kaybetmiş Anadolu’ nun ‘kendi’sini kaybetmemek için dilinden düşürmediği hakikat. Eskişehir ve Malatya’dan, masumlar öldürülmesin diye kalkan uçakların Kıbrıs semalarına yaklaşması ile burada minarelerden yükselen ses arasındaki ilişkiyi de o denklem açığa çıkarır. Hepsi bir yana, hatırlayalım; On bir yıl süren Devr-i Fetret’ te baştan başa eşkıya yatağı haline gelen Anadolu’ nun o kaostan kurtulmasını sağlayan şey neydi? O’ nu övmekti…Üzerine en çok konuştuğumuz şeyler, çoğunlukla üzerine en az düşündüğümüz şeyler olmakla sonuçlanıyor.

Devamı Cins Ağustos 2018 sayısında…

 

 

 

Posted in Genel