Serdar Tuncer: Mülteci Yalnızlığı

Şiirini okurum yalnızlığın, felsefesini bilmem, kendisinden korkarım. Diyeceğim o ki: Biz o gün o mescitte yalnız bir adamla namaz kılan üç yüze yakın mülteciydik Pendik’te.

SERDAR TUNCER

Yalnızlıktan şikayet edenlerin hali, yalnızlığı arzu ettiğini iddia edenlerin cümlelerinden daha sahici gelir bana. Çünkü ilkinde insanın yaşadığı gerçeklerin acısıyla kendinden kaçış arzusu; ikincisinde yaşadığı acıların gerçeğiyle bir kendine kaçış hayali var.

Kendinden kaçmak ve kendine kaçmak… Birbirinden ne kadar da farklı duruyor öyle değil mi? Oysa ikisi de aynı şey; aynı yolu bir de ters istikametten yürümek gibi, yolun iki ucunda sen varsın, yürüyen de sensin. Bu yürüyüşü birbirinden farklı kılan ne o zaman? Sanırım birisinin daha sahici olması.

Yalnızlıktan şikayet eden, yani kendisinden kaçan kişi; yaşadığı gerçeklerden, yüz yüze kaldığı acılardan, hayatın sözüm ona yüklerinden kaçıyor. Yalnızlığı arzu eden ise; hangi gerçekle yüzleşeceğini bilmeden, hangi acıları yaşayacağını umursamadan, kendisine kaçmakla nasıl bir yükün hamalı olmaya talip olduğunu bilmeden sadece kaçıyor. İlkinde sahici bir arzu var; ikincisinde ham bir hayal. Kendine kaçmak çok daha muteber olsa da kendinden kaçmak çok daha kolay ve sahici. Demem o ki, basit ruhların yalnızlığından ıstırap, samimi hakikat taliplerinin ıstırabından yalnızlık doğuyor. Kendinden kaçanlar ‘bu adam ne diyor?’, kendine kaçanlar ‘bu adam ne dediğini bilmiyor’ demesin diye küçük bir misalle meseleyi basitçe arz edivereyim mi; Benim yalnızlığım bana acı veriyor; Sezai Karakoç’un acısı kendisine yalnızlık.

Sahi nedir, kimi gün varlığı şikayet, kimi zaman yokluğu dert olan şu garip yalnızlık, “bir ovanın düz oluşu gibi bir şey” olmaktan başka?

“Kime ne aşılmaz duvar bendedir” kıvamına erebilen bir ruh için, kendisinden bahisle “Ne azap ne sitem bu yalnızlıktan” denilecek kadar kolay bir şey midir acep?

Albatros’un kanatlarında şuh ve yalın kılıç edası ile Baudelaire’ce mi saklanır, bir geminin güvertesinde sonu intihara varacak ontolojik bir sarhoşluğun acısında mı bulunur yoksa?

Zweig’in şakağına dayanmış silahın namlusu hangi harfine denk düşer yalnızlığın mesela? Raskolnikov’un eline bir kez alıp bıraktığı fakat sonrasında eline bile almadan sürekli kendisini doğradığı balta yalnızlığın hangi hecesidir?

Devamı cins Ağustos 2017 sayısında…

Posted in Genel