İsmail Kılıçarslan: “Şöyle Başlayayım…”

En iyisi ben bu yazıya başlamayayım hiç. Başlarsam işler karışacak. Ben yine en iyi bildiğim işi yapayım ve çalışmaya devam edeyim. Hiçbir halt bilmeden düşmanlık edene, arabamın markasına haset edecek kadar düşene, kazancımı merak meselesi yapana yetiştirecek lafım yok. Laf yetiştirmektense çalışmayı, üretmeyi tercih edeceğim ben yine galiba.

İSMAİL KILIÇARSLAN

Şöyle başlayayım: Kıskançlık duy duyacaksan, ama sakın haset etme. ‘Onda var, bende de olsun’ de diyeceksen. Kıskan kıskanacaksan ki kıskanmasan çok şahane olur. Ama ne olur, lütfen, sakın ‘bende olmayan onda da olmasın, onda olan onda niçin var ki?’ diyerek kurutma kendini. Zira haset kurutur.

Şöyle başlayayım: Asıl olan eserdir hacı. Ürettiğindir. Ortaya ne koyduğundur. Magazinle uğraşmak seni daha iyi şair, daha iyi yazar, daha iyi entelektüel yapmayacak. Bir düşün ne demek istediğimi.

Şöyle başlayayım: Senin kıymetini kimse bilmeyecek. Çünkü edebiyat ve düşünce tarihi seninle var olmadı, sen olmayınca da bitmeyecek. Yani sadece varlığınla bir kıymet üretemezsin. Ama yine edebiyat ve düşünce tarihinden hareketle söyleyecek olursak o büyük birikimin ‘iyi bir şeyi’ ıskaladığı görülmemiştir. Üret hacı üret. Görünür olmayı bu kadar önemseme. Görünür olmak bugüne dair bir şeydir. Senin gibi büyük adamlar görünür olmayı değil kalıcı olmayı önemserse iyi olacak her şey.

Şöyle başlayayım: Senin ‘hoca, âlim, üstat’ dediğin adama benim ‘hoca’, ‘alim’, ‘üstat’ dememem senin değil benim sorunumdur. Ben algılayış gereği ‘Arapça nizami ibare okuyan adam’a hoca, ‘kendisinden evvel ortaya konulan hususları yarım yamalak şekilde tekrar etme başarısı gösteren adam’a âlim, ‘etrafına topladığı isimsiz gölgelerle iktidar devşiren adam’a üstat diyemiyorum. Karakterim böyle. Takılma sen bana.

Devamı Cins Aralık 2017 sayısında…

Posted in Genel