EMEL MATHLOUTHI: Müzik, tutsak olanı özgür kılmanın bir yolu

Güzel olan her şey kırılıyor. Buna katılır mısın?

Hayır, katılmıyorum. Elbette, güzel olan birçok şeyin sınandığı, eğilip büküldüğü ve sınırlarının zorlandığı konusunda şüphe yok. Ancak bu bir kırılma değil, bilakis onu güzel yapan şeydir. Üstelik kapitalizm, baskı ve sansür gibi yoğun kısıtlayıcı güçlerin daha da güçlendiği bir dünyada, kendi yolunu bulan, yayılan, ilham veren ve hatta görünür olmak ve serbestiyet için mücadele edecek olan güzellik ve özgürlük güçleri de var.

“Hapse at beni… Bir hikâye anlatacağım” demiştin. Kırılan her şeyi yeniden güzel yapma ümidi yalnızca müzikte sanırım…

Hiç de değil! Tabii ki müziğin kırılmış güzellikleri onarmanın, zayıfları güçlendirmenin, zincirleri kırmanın bir yolu olduğuna inanıyorum. Elbette müzik, baş koyduğum bu çalıştığım yolda olmamın büyük bir parçası. Ama bence sanatın her dalı aynı etkiye sahip, görsel sanatlar, şiir, sinema, tiyatro, hatta moda bile bizi özgürleştirip bize ilham verebilir, bizi onarabilir. Sanatın geleneksel tanımının dışına çıkabilen, yaratıcı olan her şey en küçüğünden bile olsa bizi yenileyebilir. Her türlü yaratma çabası, yeni bir şey ortaya çıkarmaktır.

O zaman biraz daha geriye giderek devam edelim. Arap Baharı günlerinde şarkıların devrimlerin milli marşı olarak coşkuyla güzel günlere umut taşıdı. Pek çok şey yaşadık, şimdi 2017’deyiz. Geriye dönüp bakınca ne görüyorsun?

Tunus’ta şu sıralar herkes bir leylerden şikâyetçi, çünkü devrim başladığından bu yana hiçbir şey istediğimiz şekilde ilerlemedi. Ama gerçekten toplum olarak kendimize daha çok inanmamız gerektiğini düşünüyorum. Çok önemli bir anda bir araya geldik ve böylece geçmişimizle geleceğimizi bir birinden uzaklaştırdık. Hala o geleceğin ne olduğunu ve bu sürecin hiç de kolay olmadığını keşfediyoruz. Fakat bu zamana dek olan şeyler çoğunlukla barışçıldı. Şimdi haklarımızı genişletmeye ve özellikle ülkenin yoksul bölgelerinde yaşayan gençler ve diğer birçok insan olmak üzere en kırılgan olanlarımız için daha çok fırsat oluşturmaya ve onlara daha kapsamlı bir sosyal koruma sağlamaya odaklanmamız gerekli.

Geriye baktığımızda göreceğimiz bir diğer önemli şey de şu: 2011 yılında olanlar durduk yere olmadı. Çok uzun süredir içimizde beslediğimiz birçok akımın, protestonun, birçok fikrin bir ürünü olarak ortaya çıktı. Bu fikirlerin bizlerle kalması ve ışıldaması gerekiyor.

Tabi ki 2011’de makûs geçmişinden kurtulmaya çalışan her ülkede farklı tecrübeler yaşandı. Bazılarının şu anı çok kötü ve kalbimiz özellikle, insanların umutsuzca barışa ve özgürlüğün bir yolunu bulmaya ihtiyaç duyduğu Suriye için adeta kanıyor.

Güzel günler için ümit olan sesin, seni dünyanın dönüşü hakkındaki soruların da muhatabı yapacak ister istemez. Türkiye’de bir darbe girişimi oldu, takip etmişsindir? Gece vakti gizlice müziği öldürmek istediler ama başaramadılar…

Türkiye’deki arkadaşlarımın birçoğuyla bu konu hakkında konuşma ihtiyacı hissettim. Şunu söylemem gerekir ki, dış dünya Türkiye veya başka bir yerde neler olup bittiğine tam olarak vakıf olamıyor. Manipülasyon çok yüksek… Ben de bir yıldan fazla zaman oldu, Türkiye’de bulunmadım. Ama elbette konuştuğum arkadaşlarımdan olan biteni öğrenmeye çalıştım. Özgürlüğün öldürülemeyeceğine ve işlerin her zaman kötü gitmeyeceğine dair büyük bir ümit oldu Türk halkı. Ellerine taş bile almadan silahların namlusuna karşı durdular. Bu büyük ve barışçıl itirazın sonucunda, namlulara rağmen özgürlüğünüze ve onurunuza sahip çıkmayı bildiniz. Bu müthiş bir şey! Bir şarkı gibi! Tam da dediğiniz gibi evet, 15 Temmuz’da söylediğiniz şarkıyı öldürmeye çalıştılar ama başaramadılar.

Biliyorsun öncesinde de tarihin annesi Mısır’da bir darbe oldu ve bu kez başardılar. Mısırlı gençler de devrim günlerinde şarkılarını resmî marşları yapmışlardı. Ne dersin bugünkü Mısır için?

Mısırlı gençler hayalleri, düşünceleri, tutkuları, sebatları ve hatta mizah anlayışlarıyla bölgede hep öncü olmuşlardır. Ama maalesef hayatın devrimden önceki ana yapısal özelliklerinin hala mevcut olduğunu düşünüyorum -yüksek oranda işsizlik ve farklı bir gelecek isteyen çok sayıda genç. İşler her zaman iyi gitmiyor işte. Buna rağmen, Mısırlıların işe yarar alternatifler bulacaklarını ve gençlere masada daha büyük bir yer ayıracaklarını düşünüyorum. Daha güzel günler olacak, bundan ümitliyim.

İnternet sitenden takip ediyoruz seni ama daha da yaklaşmak isteriz. Emel Mathlouthi tam da bu aralar neyle meşgul?

Yaz turnem bitmek üzere ve geçen yıl başladığım yeni albümümün çalışmalarına geri dönmek için sabırsızlanıyorum. Tabi bir de gerçek anlamda biraz kafa dinlemeyi arzuluyorum.

Ensen albümü nasıl gidiyor?

Muhteşem diyebilirim. Özellikle Avrupa, Türkiye ve Arap Dünyası’ndan gelen tepkiler tamamen olumluydu. Çalışmalarımın ve yapımın gerçek özünü kavramış bazı yazılar da yayınlandı… Bu konuda oldukça mutluyum. Yeni albümü sunmayı dört gözle bekliyorum.

İzin verirsen bazı hızlı sorularımız olacak bir de. Müzik tek bir insan olsaydı kim olurdu?

Müzik asla bir insan olamaz. Çünkü o, herhangi birimizin olabileceğinden çok daha çeşitli ve zengin bir yapısı var onun. Denebilir ki, müziğin bizim ona katkıda bulunmamıza ve onu birbirimize ilham verme aracı olarak kullanmamıza ihtiyacı var.

Sinemayla çok yakın olduğunu biliyoruz. En iyi film sence hangi film ve neden?

Kendime ve bizim değersiz varlığımıza dair düşündüren filmleri severim. Hoşuma giden birçok film var ve kendi başıma sinemaya gitmeyi de çok seviyorum. Bu, dünyayla bağımı kesmeme yardımcı olan neredeyse tek deneyim bu. Bir de, genelde dramayı ve sanatıma ilham veren yoğun şiirsel filmleri severim. En iyi filmim de, üzerimde oldukça duygusal etkiler bırakan, defalarca izlemekten bıkmadığım ve hayallerini gerçekleştiremeyen bir kadın şarkıcının hikâyesini anlatan, Tunus sinemasından Moufida Tlatli’nin Sarayın Sessizliği filmi olabilir.

Tunus’u dışarıda bırakarak soruyorum tabi, dünyanın pek önemli şehrinde konser verdiniz. Kısa da olsa şehirleri görme imkânına sahip olmuşsunuzdur. En çok büyülendiğiniz yer neresi oldu?

Tam da şu an bulunduğum yer olan Tatihou adında bir ada. Eski bir kaleye ve derin bir tarihe sahip. Denizdeki gelgitler, adayı oldukça teatral ve büyülü bir yere dönüştürüyor, denizle çevrili bir yerde olmayı çok seviyorum, daha şairane olmama yardım ediyor ve bana ilham veriyor.