Bir Cumhuriyet Projesizliği: İstanbul

 

Cumhuriyetin ileri gelen kadrosu ilk on beş yılda Ankara’yı imar ve âbâd ederken İstanbul’u kasıtlı bir şekilde görmezden gelmiştir. Bu görmezden gelişin nedeni siyasi tarihçilerin, şehir planlamacıların ve mimarlık tarihçilerinin de üzerinde mutabık olduğu üzre ideolojiktir.

 

GÖKHAN ERGÜR

Vaktiyle İstanbul; İstanbul yarımadası, Eyüp, Galata ve Üsküdar olmak üzere dört kısımdan ve belirli sayıda köyden oluşan galaksi biçimli bir şehir olarak adlandırılırdı. Saydığımız bu dört kısmın da kendine özgü sorumlulukları ve fonksiyonları mevcuttu. İstanbul yarımadası, büyük Osmanlı Devleti’nin idare merkeziydi, aynı zamanda kültür ve sanatın da başkentiydi. Üsküdar zanaatın üretim merkezi, Galata ticaretin merkezi, Eyüp Sultan ise mukaddes ziyaretgâh olarak bilinmekteydi. Peki, şimdi bu dört önemli kısım ne halde?

Tüm kâinatın Allah tarafından insanoğluna emanet edildiğine ve o kâinatın korunup güzelleştirilmesinde toplumların, dolayısıyla bireylerin tek tek sorumlu olduğuna inanmaktayız. Hele ki İstanbul gibi dünyanın başkenti denilen bir şehre sahipseniz bu sorumluluğunuz iki kat artmakta, vereceğiniz hesap da bununla beraber önem kazanmaktadır.

İslam’da cennet tasavvurunun bir yansıması olan şehir, önce kişilerin daha sonra da ülkenin karakterini ve şeklini belirler, sirayet eder. Bugün büyük şehirlerde kurulan yeni yerleşim yerlerine bir bakın, devasa beton yığınlarından oluşan bu yapılar insanda önce korku ve güvensizlik daha sonra da bir yalnızlık hissi doğurmakta. Günümüz insanının sosyal yaşantısından derlenmiş bir özet gibi bu kelimeler; korku, güvensizlik ve yalnızlık.

yazının devamı Cins Dergi Ekim 2015 sayısında…

Posted in Genel