Babamın Doğum Günü…

6

Alpaslan CAMBAZ

 

Taşınalı 1 ay oldu. Babam, annem ve ben… Hepimiz çok sevdik Çengelköy’deki 3. evimizi. Fakat Ramazan’a denk gelmesinden ötürü fazla yorucu oldu taşınma süreci. Yerleşememiştik bir türlü. Bir ay sonra tam halıları sermiştik, evde sürekli terlikle dolaşmanın verdiği o kötü psikolojiden kurtulmuş ve bundan sonra hep ayaklarımızı uzatıp şööyle boğazı izleyerek keyif yapacaktık ki ertesi gün babam şehit düştü.

Fakat babam o keyfi yapıyordu geldiğimizden beri. Balkonda manzara izlemekten içeride bize katılamamıştı. Bir oda dolusu kitabı vardı. “Kitaplarıma dokunmayın, ben yerleştireceğim” demesine rağmen eli bir türlü gitmemişti. Zaten, “Ben hiç yorulmam ki” diyen ve bunu da kanıtlayan bir adam olan babam son aylarda nedense yorgun görünüyordu bize. Neredeyse tüm ev işlerini annemle ben hallettik. Meğer onca gün taziye evini hazırlayıp günü gününe tamam etmişiz biz hanemizi. Babam da dünyadaki son günlerini aşırı yorulmasına rağmen belli etmediği onca koşuşturmanın yorgunluğunu atarak geçirmiş.

Fotoğraf makinesini yanından hiç ayırmayan adam o gün makineyi evde bıraktı da gitti. Görevi gazetecilik yapmak değildi çünkü; darbecilerin karşısına dikilmekti. Ona demokrasi şehidi demeyin ne olur! O Allah için, vatan için, millet için, bayrak için gitti. Tek başınaydı. Tıpkı şehit Halil ağabeyim gibi arkadaşlarıyla bile buluşmadan, tek başına gidenlerdendi… Çağıran vardı işte. Dağ olsan önlerinde durabilir misin ki?

Ben hep vurularak öleceğim dermiş anneme. Ben de öyle derdim içimden. Ona nasip oldu. Beniyse inşallah başka bir görev için erteledi yaradan.

 

Posted in Genel